Bu suredeki musa ile hızır arasındaki hikayede taraflar, aslında normatif ahlak felsefesi açısından farklı okulları temsil ediyorlar.
- Musa deontology’yi (deontoloji, yani kurallar ve ödevlere bağlı bir ahlak anlayışını),
- Hızır ise consequentialism’i (sonuçculuk, yani eylemin sonuçlarına bağlı olarak ahlaki olup olmadığını tayin eden ahlak anlayışını) temsil ediyor.
Bu yüzden musa için ‘bir insanı (hikayedeki çocuğu) öldürmemelisin/öldüremezsin’ gibi bir ahlaki kural varken hızır için bu kural sonuçları ele alınarak ters düz edilebiliyor.
Ve tabii bu, tam bir arketipik hikaye. nasıl ki ‘‘çocuk kıza aşık olur, fakat kendisini geliştirmek zorundadır. önüne engeller çıkar, bu engelleri başta aşamaz ama sonra kendisini geliştirip aşıp kıza ulaşır’’ bir meta-hikaye ise, ve bu hikayenin aynısının binlerce farklı versiyonunu okuyup izlediysek, Kehf suresindeki Hızır ve Musa’nın hikayesi de öyle aslında.
Tabii, doğaüstü elementler (ilm-i ledun) ve olağandışı kişiler içinde barındırıyor olsa da bu arketipik mesele, yani ‘iki ahlak ekolünün tartışması meselesi’ aslında popüler kültürde de her yerde karşınıza çıkıyor.
Örnek vereyim,
- Code Geass animesini izlediyseniz oradaki Lelouch consequentialism’i temsil eder, en yakın dostu Suzaku ise deontology’yi.
- Death Note’taki Yagami Light consequentialism’i temsil eder, rakibi L (Eru) ise deontology’yi.
… Musa ve Hızır’a dönersek,
Ayetlerden anlatılmak istenen şu ki, olayların sonuçlarının iyi mi kötü mü olacağını aslında sen bilemezsin. Sen sadece elindeki heuristic’lere uyup (örneğin ahlak kuralları ya da yasalar) iyi bir sonuç almayı umabilirsin. Fakat iyi bir sonuç garanti değildir, senin iyi niyetine karşın her şeyin çok daha kötüye gitmesi ihtimaller dahilindedir. Çok kötü gözüken bir eylemden de uzun vadede iyi sonuçlar doğabilir. Başka surelerin satır aralarında da bu belirtilmiştir:
“… Bazen hoşlanmadığınız bir şey, hakkınızda iyi olabilir ve hoşlandığınız bir şey de hakkınızda kötü olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Bakara, 216
Kehf’i okuduğunuzda sanki Hızır kazanıyor, Hızır haklı gibi geliyor. Ee o zaman consequentialism > deontology diye mi anlayalım bu hikayeyi? Zannetmiyorum. Çünkü Kuran bizatihi birçok ahlaki kuralı içinde barındıran bir kitap. Bunu yapınız, şunu yapmayınız, şundan kaçınınız vb. Yani biraz önce bahsettiğim heuristic’lerin (edep, ahlak, yasalar, ve toplumsal kuralları) doğru olanlarını seçip ‘bakın bunlar daha optimal’ diye bize sunma iddiasında bir kitap. Bu durumda, bu hikayeden de hareketle deontolojik ahlak yaklaşımını reddediyor, zayıf buluyor demek doğru olmaz.
Öte yandan, kural bazlı bir ahlakın temsilcisi olmasına karşın Hızır’ı niye “kazandırdı” bu hikayede? Bilemiyorum ama herhalde deontolojik anlayışın muhtemel yetersizliklerini de ortaya koymak istedi. Dünyada Kuran’daki emir ve yasakların mutlak itaatle karşılanması gerektiği tüm hakim ekoller tarafından savunulurken Kuran, koyduğu kuralların birer heuristic olduğunu, ve bir bağlam içinde değerlendirilebileceklerini ima etmişti belki de.