Alican. 94 doğumlu. Aydınlı, Ankara’da yaşıyor.
İlköğretim ve liseyi Aydın’da okudu. Bilkent Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği bölümüne girdi, bitirdi, ve aynı bölümde yüksek lisansını tamamladı. Ardından University of Michigan’ın Computer Science and Engineering bölümüne doktora için kabul alıp ABD’ye gitti. İki sene Ann Arbor, MI’de yaşadıktan sonra doktorayı bırakıp ülkesine geri döndü. Şu anda Ankara’da bir yazılım firmasında full stack developer olarak çalışmakta.
Bir insan kendisini tanıtırken hep kariyer odaklı bilgileri ön plana çıkarıyor, görüyorsunuz değil mi sayın okuyucu? Şurada tahsil gördüm, şunlardan anlarım, şuralara girilmesi zordur ama girdim, blablabla… Bunlar hep batı bireyselciliğinin özümsenmesinin toplumdaki yansımaları. Burada kendimi tanıtırken doğu toplumsallığına karşılık batının bireyciliğini, bunun günümüz modern insanının kendisini tanıtışındaki izdüşümünü analiz etmek istemiyorum. O yüzden kısa kesiyorum.
Bana sorarsanız, beni gerçekten daha iyi tanımak için müktesebatımı meydana getiren bileşenleri, yıllar içinde beni ben yapan tesirleri anlamalısınız. Bu da ne okuduğum, ne izlediğim, kimlere sardığım, kısacası ne tükettiğimle alakalı. Bunların üzerine bir de insanın hayatında birtakım kırılma anları vardır, geleceği büyük ölçüde şekillendirirler. Bir özgeçmişte bunlara dair bir şey göremeyiz. Tüm bunları göz önüne alınca içimden daha samimi bir özgeçmiş yazmak geldi.
Lisenin ilk yıllarında daha çok bilim kurgu ve fantastik edebiyat okurdu. Sonraları Modern Türk Edebiyatı’na giriş yaptı: Afili Filintalar, ve tabii İhsan Oktay Anar külliyatını okudu. Non-fiction olarak biraz Carl Sagan, Stephen Hawking’den popüler bilim, biraz da parapsikoloji, spiritualizm, ökültizm konuları. Fakat okudukları içinde G. G. Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ından, bir de İhsan Oktay Anar’ın Suskunlar’ından aldığı tadı başka kitaplardan almadı.
Üniversite yıllarında dil, evrimsel psikoloji, ahlak, özgürlük ve sorumluluk, özgür irade, uyku, saykedelikler, bilinç gibi konularda içerik tüketti. Robert Sapolsky, Noam Chomsky, Richard Feynman, Sam Harris, Jordan Peterson dinledi, okudu. Gödel Escher Bach, The Emperor’s New Mind, Behave, Waking Up, Sapiens, ve Chaos, o zamanlar okuyup beğendiği kitaplardan birkaçı. Üniversite yılları aynı zamanda din, İslam ve mezhepler, kelam, fıkıh konularında bolca içerik tükettiği yıllardı. Bilgisayar Mühendisliği derslerine yüzde yüzünü verdiği söylenemezdi.
Yine o sıralar George Carlin ve Monty Python izleyip güldü. Terry Pratchett, Neil Gaiman ve çokça Haruki Murakami’ye maruz kaldı. Norwegian Wood ve Colorless Tsukuru Tazaki’yi özellikle sever. Halen Discworld’den daha çok okumadığından kendine kızar. Neyse. O sıralar düzenli meditasyon yapmayı denedi. Harika insanlarla tanıştı. Aşık oldu. Üniversite yıllarıda kariyer odaklı bir hayat yaşamak istemediğini fark etmişti. Başarı dalgalarında bir yerlere sürükleniyordu sadece. Nitekim doktoraya ABD’ye, Ann Arbor, Michigan’a gittiğinde bunu büsbütün fark etmişti.
Türkiye’ye geri dönüp burada nispeten standart sayılabilecek bir yazılım mühendisliği işinde çalışmaya başladı. Akşamları boş vakitlerinde blog yazmaya ve Youtube için videolar çekmeye başladı.
Coen Brothers, Wes Anderson, ve Tarantino sineması sever. Laf arasında bir iki mısra şiir okur. Malumatfuruştur. Etimoloji sever, lafa dalıp kullanılan kelimelerin kökenlerini irdelemeye bayılır. Türk Sanat Musikisi’nden okumayı sever, az biraz nağme de yapmayı becerir.
Yüksek lisans yıllarında el çizgileri okumayı öğrenmişti. O gün bu gündür bu vasfıyla ortamlarda prim yapmaktadır.
Evet. Böyle daha iyi oldu.